NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
أَبِي بَكْرِ
بْنِ
مُحَمَّدِ
بْنِ عَمْرِو
بْنِ حَزْمٍ
عَنْ عَبْدِ
الْمَلِكِ
بْنِ أَبِي
بَكْرِ بْنِ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ الْحَارِثِ
بْنِ هِشَامٍ
عَنْ
خَلَّادِ
بْنِ السَّائِبِ
الْأَنْصَارِيِّ
عَنْ أَبِيهِ أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ
أَتَانِي
جِبْرِيلُ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَأَمَرَنِي
أَنْ آمُرَ
أَصْحَابِي
وَمَنْ مَعِي
أَنْ يَرْفَعُوا
أَصْوَاتَهُمْ
بِالْإِهْلَالِ
أَوْ قَالَ
بِالتَّلْبِيَةِ
يُرِيدُ
أَحَدَهُمَا
Hallâd b. es-Sâib el-Ensârî
babası (es-Sâib) den rivayet ettiğine göre,
Resûlullah (sallallahu
aleyhi ve sellem (şöyle) buyurmuştur:
"Bana Cibril
aleyhisselâm gelip ashabıma ve yanımdakilere ihlâlde seslerini yükseltmelerini
emretmemi söyledi."
İzah:
Tirmizî, hac; îbn Mâce,
menâsik; Dârimî, menâsik; Muvalta', hac; Nesâî, menâsik; Ahmed b. Hanbel, IV,
55, 56.
"(Ravi Rasûlulah
sallallahû aleyhi vessellem'in) iki (kelime)den birini (söylediğini) kasdederek
(dedi ki); Rasûlullah; Yahut da telbiyede (seslerini yükseltmelerini öğretmemi
emretti)" dedi.
Ulemânın büyük
çoğunluğuna göre, Cebrail aley his selâmın, Resûl-i Ekrem'e; "ashabına yüksek sesle telbiye.
getirmelerini öğretmesi" yolundaki emri farziyyet ifade eder. Çünkü bir
Peygamberin Cebrail vasıtasıyla Cenâb-ı Haktan tebliğ etmek üzere aldığı emri
olduğu gibi ümmetine bildirmesi kendisi için farzdır. Aldığı emri ketme-dip
ümmetine bildirmemesi ise, Nebilerde bulunması vâcib olan tebliğ sıfatına
aykırıdır. Yine ulemânın çoğunluğuna göre Resûl-i Ekrem'in bildirdiği bu emre
uymak ümmeti için menduptur. Zahirî ulemâya göre ise, ümmeti için de bu emre
uymak farzdır.
"İhlâl" ile
"telbiye'* kelimeleri aynı manayı ifâde ederler. Bilindiği gibi telbiye;
İhram halinde iken, "lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyk lâ şerike leke
lebbeyk innelhamde venni'mete leke velmülk lâ şerike lek = Tekrar tekrar icabet
sana Yâ Rabbi, tekrar icabet sana, tekrar icabet sana, senin şerikin yoktur.
Tekrar icabet sana, hiç şüphe yoktur ki, ha m d ve ni'met sana mahsûsdur. Mülk
de senindir, senin şerikin yoktur," sözlerini okumaktır.
Ravî, Rasûl-i Ekrem'in
aynı mânâya gelen ihlâl ve telbiye kelimelerinden hangisinin kullandığını
kesinlikle hatırlaymadığından bu iki kelimeden birini söylediğini ifâde etmek
maksadıyla "Yahutta telbiyede seslerini yükseltmelerini öğretmemi emretti,
dedi." demiştir.
"Ashabıma"
sözüyle, her zaman resûl-i Ekrem'in sohbetinde bulunan muhacirler ve ensâr
kasdedilmiş "ve yanımdakiler" sözüyle de başka zamanlarda beraberinde
bulunamadıkları halde o anda hac münâsebetiyle yanında bulunan sahâbîler
kasdedilmiştır. Bu emri sadece yanında devamlı kalan sahâbilere bildirmek
üzere almadığını, isterse bir kere olsun Resûl-i Ekrem'le karşılaşmak saadetine
erişmiş olan bütün sahâbilere bildirmek üzere aldığını ifade etmek maksadıyla
her iki kelimeyi de bir arada kullanmıştır.
Bu hadis-i şerif, İbn
Mâce'nin rivayetinde, "Bana, ashabına telbiyeyi yüksek sesle getirmelerini
bildirmemi emretti" şeklinde geçiyor. Nesâî'de ise, bu hadis "Ey
Muhammed, ashabına telbiyeyi yüksek sesle getirmelerini emret" anlamına
gelen sözlerle rivayet edilmiştir. Yine bu hadis, Zeyd b. Hâlid el-Cühenî'den
şu mânâya gelen sözlerle rivayet edilmiştir: "Bana Cibril geldi de;
"Ey Muhammed ashabına telbiyeyi yüksek sesle getirmelerini emret. Çünkü
telbiye haccın şeâirindendir" dedi." el-Fetha'r-Rabbânî, XI, 180;
Hakim Müstedrek, I, 450.